Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Şubat, 2021 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Olmuyor

 Ne yaparsam yapayım olmuyor . Ne kadar çabalasam da sonuç alamıyorum galiba. Hala bir işim yok. Hayatımı düzene sokamıyorum. İşten çıkarıldığımdan beri sadece 2 iş görüşmesine gittim. İkisi de evime çok uzakta olduğu için ikisi de olmadı. Zaten bi eve çıkmak istesem kirasını karşılayacak para da vermiyorlar. Zaten istemiyorum da. Yalnız olmak istemiyorum. Yalnız yaşamak istemiyorum artık. Korkuyorum. Eskiden belki tam tersiydi her şey. Yalnız yaşamak daha cezbedici daha güzel hisler oluşturuyordu. Ama şimdi böyle değil. Korkuyorum.  Bilmiyorum. Ne yapmam gerektiğini artık bilmiyorum. Her gün yeni bir umut diyorum, inanmasam da. Umutsuz olmayı sevmiyorum. Bencillik etmişim gibi geliyor. Her günüm bomboş geçiyor. Her gün aynı. Her gün yerimde sayıyorum. Birileri kariyerinde hayatında ilerlerken tecrübe edinirken, ben burdayım. Olduğum yerdeyim. Sabit. Artık daha da az hareket ediyorum.  Yine de dua ediyorum. Yine de istemekten vazgeçmiyorum. Artık beni neyin mutlu edeceğini de bilmiyoru

Bu da geçer !

 Vazgeçmek zordur. Bırakmak çok zordur. Yüzleşmek zordur. Ama bunları yapmadan da olmuyor. Olmuyor dostlarım. Sonunu bilmediğiniz bir maceraya atlarken bunların hiçbiriyle karşılaşacağını tahmin edemiyor insan. Kalbiniz bir yerde kırılıyor.  Aşk kırıyor, insanlar kırıyor, beklentiler kırıyor, yalnızlık kırıyor, söylenemeyenler kırıyor.  Geçiyor... Öyle kolay olmuyor elbette. Baş etme yöntemini kendinde bulduğun, keşfettiğin zaman yapıyorsun. Kolay olmayacak yine. Biliyorum. Ama geçeceğini biliyorum. Çünkü bu sefer herşeyle yüzleştim. Her duyguyu attım dışarıya. Gitmesi gereken yere gönderdim. Biraz canım yandı yine ama kendimden önemli değil. Ben ben olma yolunda ilerliyorum. Beynim acıyı deli gibi algılıyor şuan. Kalbim kırıldı, yine :) Tarkan bu şarkıları boşuna yazmamış, okumamış diyorum bir taraftan dinlerken. Ama biliyorum. Bu bitecek ve ben tekrar umutla yarına uyanıcam. Çünkü ben bunu hakediyorum.  Biz önemliyiz dostlarım. Duygularımız, hislerimiz kıymetli. Her zaman kıymet bile

Sahipsiz duygular

 Zaman üzerine düşünürüm bazen. Hem bu kadar cezbedici şekilde acı veren hem de o acıları günbegün iyileştiren . Hem unutturan hem de daima hatırlatan. Bazen geçtikçe yitirip giden, kimi zaman da her an her dakika kendini hatırlattıran.  Zaman çoğu zaman aleyhimizedir. Onunla kavga etmek, kabullenmemek veya tüm suçu zamana yıkmak aldatıcı olur çoğu zaman. Çok sevdiklerimiz gibidir. Canımızı en çok o yakar. Ama içimizde bir yerde alışkın olduğumuz tanıdık bir his, yine onun kucağında ağlarken buldurur kendimizi. Hiç sevmediğim bir laftır, zamanla yitip gitmek. Eğer bir duygu gerçek ve samimiyse, neden zamanla yiter ve gider ki? Zaman, duyguları da değiştirir mi? Nasıl oluyor ki bu.  Oluyor işte, öylece oluyor. Anlamıyorsun bile. Kimi zaman yitip gittiğini bile anlamadan, hayatına devam edebiliyorsun. Rahatlıyorsun çünkü artık sana ait olmadığını bildiğinde, farkettiğinde onu bırakıyorsun. Vazgeçiyorsun. Böylesi en sağlıklı olanı belki de. Asıl acı olan şu ki, o da kalbinde beyninde bir

Bazı anlar olur

 Nisan ayı filan olması lazım. Üniversite zamanı Samsun’da yaşayan bir arkadaşıma diğer bir kız arkadaşımla ziyarete gitmiştik. Bütün gün gezmiş tozmuş, her yeri dolaşmış, bol bol fotoğraflar çekmiş, gülmüş, sohbet etmiş bayağı da yorulmuştuk. Teleferik maceramızda bittikten sonra, şehrin akşam ışıkları yanarken, etrafımızda bir sürü insan kalabalığıyla birlikte eve döneceğimiz otobüsün olduğu durakta arabanın kalkmasını bekliyorduk. Bizim gibi bir kaç arkadaş grubu daha vardı. Onlar da epey gezmiş yorulmuşlardı uzaktan bakınca. Günü konuşuyor, bir an önce eve gidip bir güzel uyku çekmek istiyorduk. Böyle bekleme anlarında etrafımdaki insanları hep gözlemlerim. İlgimi çekecek bir şey bulabilir miyim acaba diye insanlara göz gezdiririm. Biraz da dinlerim ne konuşuyorlar diye. Benim bunu istemli olarak yapmama gerek kalmadan, öteden beri bir kadın yaklaştı yanımıza doğru. Belki otuzlarında, en fazla otuz beşinde, hafiften toplu, başı bir eşarpla yarı bağlı biçimde bir kadın telefonla kon

Yeni bir kitap

 Pandemiden bu yana okuduğum kitap sayısının 2 filan olmasıyla övünmüyorum. Ancak insan tuhaf zamanlardan geçerken kafasını toparlayamıyor, odaklanamıyor. Bende de bu durum elbette ki böyle oldu. Okuduğum sayfayı, belki bir cümleyi baştan sarıp sarıp okuyor, anlayamıyorum. Dolayısıyla da okuduğumdan zevk alamıyorum. Çünkü o satırı görüyor ve okuyor olmama rağmen, kafamda baskın olan diğer düşünceler o kitaba bırak yoğunlaşmayı cümle bitmeden kapatmama neden oluyor. Neyse ki elimde olan ve okuması çok uzun zamanımı alan bir romanı bitirdim. #intibah . Bu kitapla alakalı düşüncelerimi de bilare yazıcam mutlaka. Şimdi yeni bir kitaba başlıyorum. Daha doğrusu ya Dostoyevski’nin Beyaz Geceler adlı kitabına başlayacaktım ya da Tolstoy’un Savaş ve Barış’ına. İnstagram anketime göre Beyaz Geceler önde gidiyor, sanıyorum ilk ona başlayacağım.   Yeni bir kitaba başlamak gibisi yoktur benim için. Elimdeki bir kitabı bitirmenin gururuyla hemen bir yenisini elime almak heyecan vermiştir hep. Hele o