Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Mart, 2021 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Mart bitiyor...Ve ben yazı sevmiyorum.

 Genelde mutsuz, umutsuz, sıkışmış, bunalmış haldeyken yazdığımı farkettim. Ben eskiden de çok yazardım. Yani günlük tutma alışkanlığım vardı aslında. Bazen ara ara karıştırıyorum o günlüğümü. Senelerce yazdığımı görünce kendime şaşırdım :) O zamanlar da yaşadığım, hayatımı etkileyen ve genelde mutsuz olduğum dönemlere denk gelen zamanlarda almışım kalemi elime. Ama mutlu olduğum, iyi ve umutlu hissettiğim dönemler de geçiyor ara ara sayfalarda. Yazmak, bana kalırsa bir çok insana iyi gelen bir eylem. Aslında güzel bir deftere, güzel bir kalemle yazmayı daha çok tercih ederim. Bir gün kendime aşacağım bir hediye sözüm olsun bu.  Dün bir arkadaşımla konuşurken konu hayallere geldi. Hiç bir hayalimin olmadığını söyledim. Aklıma gelmedi hiçbir şey.  Dün bir canlı yayın izledim. Kendini nasıl seversin sorusuna, hiç bir yanıt bulamayan biri varmış. Kendini sevmek? Ve bu soruya tek bir yanıt bulamamak! Cevap veren psikolog, elbetteki sevdiğiniz bir özelliğiniz vardır, dedi.  Yazın bir kenara

Boşluk

 Sabah kalkarsınız. Bazen güne iyi başlar, bazen uyanır uyanmaz düşünmeyi hiç istemediğiniz şeyler gözünüzü açmanızı bekler halde durur. Dur hele bi ya dersiniz. Daha yeni uyandım. Ya da gününüz iyi gidiyordur. İşinizi gücünüzü yapıyorsunuzdur. Belki bir arkadaşınızla konuşmuşsunuzdur. Hal hatır sohbet. Biraz müzik dinlemiş, sonra markete çıkmışsınızdır. İşte ya da evdesinizdir. Meşguliyetiniz varsıe belki, belki de boş boş oturuyorsunuzdur. İşte birden bir an da sizin de içinize bir huzursuzluk çöktüğü oluyor mu? Birden bir sıkıntı içinizde. Sebebini anlayamadığınız. Ya da bildiğiniz bir sebebi vardır aslında. Çıkmak istiyorum bu ruh halinden. Sıkıldım. Eski halimi özlüyorum. Ama sorunun kaynağını içimde henüz bulamıyorum. Ne kadar arkadaşlarınızla, sevdiklerinizle paylaşsanız da bu durumu, çözümü daha doğrusu sorunu bulmadan pek bir işe yaramıyor. Gelip geçici anlık kafa dağınıklığıyla kalıyor.

Beyaz Geceler!

 Beyaz Geceler’i bitirdim. Dostoyevski bu romanı 1848’de yazmış. 1800’ler. 200 yıl önce yazılmış bir  kitabı okumak tuhaf bir his. Hayalperest kahramanımız ve onun aşık olduğu Nastenka arasındaki yaşanmış olayları anlatıyor. Kitap bitince şöyle düşündüm. Aşk aslında hiç değişmemiş. Aşk hala tüm tutkusuyla birinde kalabiliyor, insanı bencilleştirip darmaduman edebiliyor. Ama aşka verilen değer değişti bugün. Aşka olan davranışlar değişti. Yoksa duygular yine aynı duygular aslında. İnsan aşıkken kalbine söz geçiremiyor. Gururuyla aşkı arasında kalıyor çoğu zaman. Yapmak istemediği şeyleri yapıyor. Bir an sadece tek bir anda bütün gardını indirebiliyor insan. Pek çok yarayı da böyle böyle alıyor. Tüm duyguları barındırıyor aslında içinde. Hem çok seviyor hem derin bir nefreti besleyebiliyor aşık insan. Hem kıyamıyor hem parçalıyor. Hayalperest, içinde bulunduğu o yalnızlığında Petersburgun beyaz gecelerinden birinde, bir kıza aşık oluyor. Bilin bakalım sonuç ne oluyor? Hayal kırıklığı. Ya